Deprem oluş nedeni ve Türkiye fay hatları
Deprem, yerküre içerisinde bulunan faylarda biriken elastik biçim değiştirme enerjisinin, faylarda meydana gelen kırılmalar esnasında bu enerjinin aniden boşalması ve yer değiştirme hareketi ile birlikte oluşan titreşimlerin sismik dalgalar halinde yayılarak, ortamları ve yeryüzeyini sarsması olayına denir. Depremin oluş nedenini, deprem dalgalarının yayılma şekillerini, yer küre içerisindeki hareketlerin ölçülmesi, kayıt edilmesi ve değerlendirilmesi gibi deprem ve depremi ilgilendiren diğer konuları inceleyen jeofizik bilimdalına sismoloji denilmektedir. Deprem sonucunda oluşan yerküre hareketlerini kayıt eden düzeneğe sismograf, sismografın kayıt ettiği ize de sismogram denilir.
Türkiye deprem oluş sebepleri fay hatları
Depremler önlenemeyen doğa olaylarıdır. Ülkemiz, dünyadaki önemli üç deprem kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Türkiye’nin topraklarının %92’i, nüfusun da %95’i deprem kuşağı altında bulunmaktadır. Ülkemiz üç fay hattı üzerindedir. Birincisi, batı da Saroz Körfezinden başlayıp doğuda Aras vadisine kadar uzan Kuzey Anadolu Fay Hattı; ikincisi, İskenderun Körfezinden başlayıp Hakkari’ye kadar uzanan Güneydoğu Anadolu Fay Hattı; üçüncüsü ise Ege bölgesindeki çöküntü ovalar boyunca uzanan Batı Anadolu Fay Hattıdır.
Türkiye’de en sık deprem görülen fay hattı Kuzey Anadolu fay hattıdır. Çok fazla can ve mal kayıpların neden olmuştur. Örneğin, 1983 Erzurum depreminde 1155 kişi, 1999 Kocaeli depreminde 17118 kişi hayatını kaybetmiştir. Deprem sırasında oluşan titreşimler karmaşıktır.
Depremin oluşumuna ait geri tepme teorisine göre; hareket halinde olan yerkabuğu, devamlı yavaş olarak biçim ve yer değiştirmektedir. Birikmekte olan biçim değiştirme enerjisi ortamdaki zeminin dayanımı geçtiğinde kırılmalar oluşmaktadır. Bu kuvvete paralel bir düzlemde, yerkabuğu ikiye ayrılarak gerilmesiz bir konumda düzlem boyunca geri tepmektedir. Biriken biçim değiştirme enerjisinin aniden açığa çıkması, boşalması diğer bir değişle mekanik enerjiye dönüşmesiyle yer yüzeyinde sarsıntılar oluşmaktadır. Dünyanın içyapısının sonucu olarak da depremler ortaya çıkmaktadır.
Büyüklük (Magnitüd): Bir deprem sırasında ortaya çıkan enerjinin, sismik aletler tarafından ölçülmesidir. 1936 yılında ilk olarak Prof. Richter tarafından geliştirilen depremde çıkan enerjinin miktarının hesaplanması tarifi en çok kullanılan magnitüd ölçüsüdür. Magnitüd, depremin hissedilme enerjisi ve hasar yapması hakkında bilgi vermez.
Merkez Odak Noktası (Hiposantır): Yer küre içerisinde deprem enerjisinin ortaya çıktığı ve fay kırıklarının oluştuğu nokta odak noktası olarak adlandırılmaktadır. Deprem dalgalarının da yayılma merkezi burasıdır.
Üst Merkez (Episantır): Odak noktasından yayılan deprem dalgalarının yeryüzünde en şiddetli hissedildiği ve en çok hasarın ortaya çıktığı noktadır. Odak noktasının yer yüzeyindeki iz düşümü de denilmektedir.
Odak Derinliği: Merkez üssü ile merkez arasındaki düşey uzaklıktır. Odak derinliği artarsa hasar azalır, derinlik azalırsa depremin hasar verme olasılığı artar.
Depremin Oluş Zamanı: Deprem hareketinin yer içinde başladığı zamandır.
Şiddet: Herhangi bir derinlikte oluşan depremin, yeryüzeyinde hissedildiği bir noktada etkisinin ölçüsü olarak tanımlanır.Depremin şiddetini, yerin yapısı, sıvılaşma özelliği, yapıların dayanıklılığı, yerleşim alanlarının büyüklüğü ve yerleşim şekilleri, nüfus sayısı ve bölgenin yoğunluğu, halkın depremler hakkında bilgisi gibi etmenler etki etmektedir.